Kitap Tanıtımı: Sorun Çağının Anatomisi – Çağımızın Felsefece Teşrihi

Kitabın Yazarı: Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı
Kitabın Adı: Sorun Çağının Anatomisi – Çağımızın Felsefece Teşrihi
Derleyen ve Yayına Hazırlayan: Mehmet Sabri Genç
Yayınevi, Basım Yeri ve Yılı, Sayfası: Şule Yayınları, İstanbul 2009, 181 sayfa.

Kitap, “Sözbaşı” ve “Sözsonu” ile birlikte toplam on bir bölümden oluşmaktadır. Her bir bölüm, konuyla ilgili farklı bir meseleyi ele alıyor olsa da, bir sonraki bölüm bir önceki bölümle fikrî bir bağlantı ve bütünlük sunacak şekilde ele alınmıştır.

Diğer eserlerinde olduğu gibi bu çalışmada da Teoman Hocamızın kendine özgü üslûbunu ifade etmek yerinde olur.

Eserde, modern bilim anlayışının getirdiği sorunlar bir bütünlük içinde tespit edilmektedir ki, bunu da seçilen yazılardan rahatça anlayabiliyoruz.

Eserde takip edilen metot, öncelikle bahis konusu meselenin tespiti ve felsefî açıdan sağlam bir zemine oturtulup anlamlı bir tutarlılık, bütünlük açısından açıklığa kavuşturulması, dikkat çekici hususların tahlili ve tenkidi ile konuya dair tekliflerin sunulması şeklindedir.

Eser; kitabı yayına hazırlayan Mehmet Sabri Genç’in, Sayın Teoman Duralı ile yaptığı iki mülakatın devamında özellikle moderniteyle gelen felsefe-bilime ilişkin kaygı verici gelişmelere dair belli bir fikrî sıradüzen gözetilerek kaleme alınmış yazılardan oluşmaktadır. Eserde felsefe-dil-düşünce ilişkisi, 1600’lerden sonra Batı Avrupa’da gelişen sermayecilik ideolojisinin etkisiyle düşünce dünyamızda ve yaşam biçimimizdeki değişmeler ana tema olarak işlenmektedir. Eserde ayrıca ahlâk problemi ve küreselleşmenin getirdiği tek tipleştirme faaliyetlerine dair özgün fikirler ortaya konulmaktadır.

Eserde dil ve düşünce, üzerinde en çok durularak bir toplumda felsefî düşünce seviyesine erişebilmek için gelişmiş bir dilin gerekliliğinin altı çizilmektedir. Çünkü tasavvur ve hayal gücünün genişliği dil ile irtibatlıdır. Bu da bir milletin inişli çıkışlı hayat tecrübesinin dile ve yazıya yansımasıyla kendini gösterir. Ancak bu asamadan sonra felsefî düşünce bir sistem olarak vücuda gelebilir. “Felsefecinin düşünmesi dille olur” diyen
Teoman Hocamızın dikkat çektiği hususlardan biri de, dil bozulunca mantıklı düşünmenin de bozulmaya uğradığı ve düşüncenin yerini duyguların istila ettiği gerçeğidir. Yetişen nesle, dil zevkini ailenin ve okulun vermesi gerektiğine değinen Teoman Duralı, bunun için geçmişte yaşanan tecrübelere değinerek, bir durum tespiti yapar: “Milletimiz 19. yüzyılın sonlarına doğru yasadığı inişli çıkışlı hayatının mahsulü olarak kendine özgü bir felsefî duyuş ve düşünüş yapabilecek seviyeye gelmişti. Ne var ki, alfabenin/yazının değiştirilmiş olması bu imkânı ortadan kaldırmıştır. Çünkü yazıyla birlikte dil de gitmiştir. Günümüz neslinin Fuzûlî’yi, Ahmet Yesevî’yi anlamıyor oluşu ve bizde ciddi bir yabancı dil eğitiminin verilemiyor oluşu sözü edilen hadiseye acı bir örnek teşkil eder. Bize özgü bir şiirin artık dillendirilemiyor, çığır açan ve gelenek oluşturan bir felsefî duyuş ve düşünüsün yapılamıyor olusu da bununla ilgilidir. Bizler ancak Türk felsefe geleneğini inşa ettiğimizde kendi sorunlarımızı konuşabilir olacağız. Bunun için de okullarımızda düşünceyi aramayı ve eleştiri zihniyetini geliştirmeyi esas alan bir eğitim sistemi elzemdir.”

Sayın Duralı; “Dilde kalıcılık başlı başına mühim bir konu iken, bizde dile ideolojik yaklaşanların Türkçeyi bozmuş olduğunu ve dilimizin Batı’dan gelen kelimelerin istilasına uğradığına özellikle vurgular. Bu açıdan bir kültürün olgunluk ve özgünlüğünü yansıtan dil, ancak kavramlarla iş görebilen felsefenin canı malı konumundadır. Şu hâlde hiç kimsenin kavramları değiştirme hakkı olmamalıdır” diyerek dilde tarihî mirası korumanın, sahip çıkmanın önemine vurgu yapar.

Eser, konuya ilgi duyanlar için doyurucu açıklamalar yapmakta olup, gerçekten de okunmaya değer.

Mehmet Deri (Editör, Araştırmacı-Yazar)